Kardelen çiçeği ile ilgili iki farklı hikâye vardır. Bu hikayelerden ilki kardelen çiçeğinin güneşe âşık olmasıyla ilgilidir.
Güneşi hiç görmediği halde ona âşık olan kardelen, bir gün güneşe kavuşmanın hayaliyle yaşar. Ancak kardelen güneşi gördüğü anda canından olacaktır. Bunu bilmesine rağmen onu görmeyi çok istediği için dua etmeye başlar. Tanrı’ya dua eden ve güneşi bir kere bile olsa görmek isteyen kardelen bir gün Tanrı’nın huzuruna çıkar ve Tanrı’ya güneşi çok kısa bir süre için bile olsa görmek istediğini söyler ve ona yalvarır. Kardelen’in hassas ve nazik yapısını bilen Tanrı, kardelene 2 gün süre verir. Kardelen, kararına göre ya canından olup güneşi görecektir ya da bu şekilde yaşamaya devam edecektir. İki günün sonunda güneşe olan aşkından vazgeçmeden onu görmek isteyen kardelen hem canından olacağını bilir hem de bu isteğine karşı koyamaz. Kardeleni cesaretinden dolayı tebrik eden Tanrı, onun bu isteğini yerine getirir.
Bir gün güneşin tepede göründüğü bir an toprakların tamamını saran karları delerek güneşe selam vermek isteyen kardelen, narin yapısı dolayısıyla daha fazla dayanamaz ve orada can verir. Kardelenin bu cesur hali kulaktan kulağa aktarılır ve günümüze kadar bir cesaret örneği olarak gelir.
Kardelenlerin bir diğer hikayesi ise kendi aralarındadır. Bembeyaz güzelliğiyle dikkatleri üzerine çeken iki çiçek varmış. serkek olanı diğer çiçekler gibi aynı mevsimde açmak istemiyormuş ve kırlarda tek başına karların ortasında açmak istiyormuş. Sevdiğine bu fikrini söyleyen erkek çiçek, kış gününde açmak için onunla sözleşmiş. Gün gelmiş, karlar toprağı kaplamış. Erkek çiçek beyaz bembeyaz karların içerisinde toprağa delerek sevgilisiyle buluşmak için karları aşmış. Sevdiği çiçeği ortalıkta göremeyen erkek çiçek, soğuğa dayanamayarak yenik düşmüş.
Sevdiğine verdiği sözü tutarak karları delen çiçeğe o günden sonra kardelen adı verilmiş. Sevgilisini yarı yolda bırakan çiçek ise hercai olarak adlandırılmış.
İlk yorum yazan siz olun.